21 Mart 2019 Perşembe

Saat Kuleleri

 SAAT KULELERİ -1-

                Sizlere bir hikaye ile başlamak istiyorum saat kuleleriyle ilgili anlatımıma. İnanışa göre 15. yüzyılda yapılan Jan Ruze Saat Kulesi, Hanus usta tarafından yapılmıştır. Prag’a giden herkesin ağzı açık hayranlıkla izlediği, izlerken de hırsızların ceplerini boşalttığı ünlü saat kulesinin planları, Hanus tarafından kimseye gösterilmemiş. Döneminde saat o kadar çok bahsedilmeye başlanmış ve merak konusu olmuş ki, Hanus’un bu saatten daha güzelini inşa edeceğini duyan kral, saatin yanında kendisinin önem yitireceğini hissetmiş olacak ki, bu duruma içerleyip ve bunu önlemek için gözlerini kör ettirmiş. Sonrasında Hanus, öç almak için kendini bu saate asarak intihar edip, yapmış olduğu saate de bilinçli şekilde zarar vermiş.

            Bu astronomik saat, ancak 16. yüzyılda Jan Taborsky tarafından tamir edilebilmiş ve geliştirilmiştir. Fakat zamanla yanlış zamanı göstermeye ve çalışmamaya başlamıştır. 18. yüzyılda tasfiye edilmesi dahi düşünülmüş olan saat, 1865 yılında tamir edilerek takvim eklenmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında zarar görmüş ve etrafındaki heykeller de yakılmıştır. Sonrasında kopyaları yapılan heykeller, tekrar eklenerek saatin ayarı, Avrupa saat dilimine evrilmiştir.

            Bu saati popüler kılan, yüzeyinde bulunan tahtadan yapılmış havari figürlerinin animasyonudur. Saat üzerindeki dört figür; elinde ayna tutan; kibir ve kendini beğenmeyi, elinde altın kesesi tutan; açgözlülüğü ve faizciliği, iskelet; gelen ölümü, Mandolin çalan figür ise keyif ve eğlenceyi sembolize eder.

Saatler, ilk önce kilise ve saray kulelerinde görülmeye başlanmıştır. Yapılan ilk saatler kadransız, akrep ve yelkovansız olup sadece insanlara çalışma ve ibadet saatlerini bildiren sesli saatlerdi. okuma yazma bilmeyen halka da kutsal kitabın öğretilerini anlatmak amacıyla herkesin görebileceği şehir meydanlarında yapılmıştır. Anlattığım saat kulesi de bunlara bir örnek olup dini motifler de içermektedir. hızlı sanayileşen Avrupa’da zamanı kullanma ve farkındalık sağlamak amacıyla, saat kulelerinin yapılması için özellikle İtalya ve Fransa’da halktan vergi toplanması, varlıklı kimselerin saat kulelerinin bakımı için vasiyetlerinde yöneticilere pay ayırmaları, başka şehirlerdeki saat kulelerine bakarak daha güzelini arzu etmeleri, kulelerin her şehir ve kasabada artmasını sağlamış. Lakin, dünyadaki ilk Astronomik saat kulesi ise 1088'de Çin'de Su Song tarafından Kaifeng şehrinde inşa edilmiştir. Bundan 200 sene sonra da Avrupa'da saat kulelerinin yapımına başlanmıştır. Her nedense bundan pek fazla bahsedildiğini görmedim.

 Saat kulelerinin yükseldiği Avrupa'daki planlı şehirleşmenin başlamasının temel sebepleri arasında "Kara Ölüm" olarak adlandırılan veba salgınları olmuştur. Bizde de kente düzen vermek isteyen iktidar, doğal felaketlerden yararlanmayı bilmiştir. Bu durumu 1870'lerde Anadolu'dan geçen bir gezgin "kamu yararına istimlak işini, ateş yerine getiriyor, bir paşanın iradesinin yetmediği sağlıklı yollar açma, bulaşıcı hastalık ve havasız semtleri sağlık koşullarına uygun hale getirme gibi şeylerin fermanını ateş çıkarıyordu" diye açıklamaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda 1839'dan itibaren devleti ve toplumu modernleştirme doğrultusunda girişilen ve Tanzimat olarak bilinen reformlar, kent alanını da ilgilendirmekteydi. Fakat Anadolu topraklarında, hatta İstanbul'da saat kulelerinin yapımına neden geç başlanmıştır? Sorusunu Batılılar hep gündeme getirmiştir. Bu soruyu soranlardan biri de İstanbul'dan Amasya'ya seyahat eden Avusturya elçisi Baron Busbecq'dir. Buna "dini geleneklerin zedeleneceği korkusu" gibi bir neden gösterir. Ama Osmanlı sarayına giren ilk mekanik saat de Avrupa ile aynı zamana rastlar.

 Aslında gerçek neden Osmanlı toplumunda zaman kavramının namaz vakitlerine göre ayarlanmasında yatmaktadır. Zamanı anlama açısından Batıda saat kulelerinin işlevini Osmanlı'da muvakkithaneler yerine getirmekteydi. Muvakkithaneler, saat ayarının yapıldığı, ezan ve namaz vakitlerinin halka duyurulduğu yerlerdi. Namaz saatleri, alaturka saat adı verilen ve güneşin batışına göre ayarlanan bir saat sistemi idi. Bu düzene göre güneş battığı anda alaturka saat, tam on ikiyi gösterir ve ertesi güne devrederdi. Zaman Batı'daki gibi kesintisiz değildi. Bu da gün uzamasına göre akşam ezanı okunduğunda saatte oluşan bir iki dakikalık farkın elle ayar edilmesi ihtiyacını doğuruyordu. Bu durum evde kullanılan saatlere uygulanabilirken, kule saatlerini her gün güneş batışına göre ayar etmek kolay bir yol değildi. Halbuki saatleri tamir eden, ayarlarını yapan, istenildiği zaman halka duyuran, hem alaturka hem alafranga saati yanyana kullanan muvakkithaneler varken veya her ezan vaktinde minareye çıkan müezzinin olmasına rağmen, neden bir kuledeki saati ayarlayacak görevli bulunmasın sorusunu kendime sorarak zihnimi bulandırıyorum.

 Yapılan son çalışmalara göre, Osmanlı topraklarında ilk saat kulesi, Rumeli bölgesinde 1577'de Banyaluka'da Ferhat Paşa Camiinde yapılmıştır. 1593'te Üsküp'e gelen bir sayyah, saatin her saat başı Fransız usulü çaldığını belirtirken, 1660'da Üsküp'teki saat kulesinden bahseder Evliya Çelebi. Anadolu'daki ilk saat kulesi ise o günkü adı ile Taraklıborlu, bugünkü adıyla Safranbolu'daki saat kulesidir ve İzzet Mehmed Paşa tarafından 1798'de bir vakıf eseri olarak inşa ettirilmiştir. İstanbul'daki ilk saat kulesi ise Nusretiye Camii Saat Kulesidir ve Sultan Abdülmecid tarafından 1848-49 yıllarında inşa ettirilmiştir. Dolmabahçe Saat Kulesinin inşasına ise 1890'da başlanmış, 1894'de bitirilmiştir.

 II. Abdülhamid'in emriyle "zaman kıymetlidir" düşüncesi toplumun her kesimine yayılmaya çalışılmıştır. 16.yüzyılın sonlarında Osmanlı hayatına giren saat kulesi yapma geleneği II.Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yıldönümünde (1901), valilere saat kulesi yapımıyla ilgili gönderdiği fermanla başlatılmıştır. II Abdülhamid'in, alaturka saat alışkanlığına son vemek, alafranga saat düzenine geçmeyi kolaylaştırmak ve halkı buna ısındırmak amacıyla devlet politikası sonucu olarak saat kuleleri halka inmiş ve sosyal hizmet yapılarından biri haline gelmiştir.

 Saat kuleleri o dönemde birbiri ardına yapılırken, çalışma saatleri, taşıtların işleme saatleri ve tarifeleri de alafranga saate göre düzenlenmeye başlamıştır. Batı ile ticaretin yaygınlaşması, demiryollarının döşenmesi, makinalaşma ile birlikte sakin, kendi kendiliğiyle başbaşa olan şehirleri hareketlendirmiş, zaman önemli bir kavram olmaya başlamıştır insanlar için. Zamanın belirleyicisi olan saat ustaları ise muvakkithanelerden çıkmıştır.. Anadolu'da saat kuleleri üzerine yapılan araştırmalarda 60'a yakını halen ayakta, 25 civarında da yok olmuş saat kulesi olduğunu öğreniyorum

 Saat kulelerinin bir çoğu bulunduğu yerin en yüksek yapılarından olması;dolayısıyle hızlı ve hatalı kentleşme sonucuyla ortadan kalktığı görülmekle beraber, makinadan anlayan ustaların azalması da kulelerdeki orjinal saatlerin tamir ve yenilenmesini güçleştiren bir diğer etken olmuştur. Bana üzücü gelen ise Anadolu'daki bazı saat kulelerinin bakımını, çalıştırılmasını vasiyet eden ve bunun için ödenek bırakan insanların vasiyetlerinin yerine getirilmemesini (Manisa saat kulesi,bunlardan biridir) hüzünlenerek öğreniyorum maalesef...

Batıda kilise ve sarayların duvarlarında yer alan saatler bizde de Dolmabahçe saat kulesi Dolmabahçe sarayının, Yıldız saat kulesi Yıldız Sarayının, Nusretiye Cami saat kulesi, Şişli Etfal saat kulesi Şişli Etfal Hastanesinin, Balıklı Saat kulesi Balıklı Rum Hastanesinin saatleridir. Bunlara Boğaziçi Üniversitesi,Haydarpaşa Lisesi, Büyük Ada saat kulesi, Deniz Hastahanesi saat kulesi, ve Çiçek Pasajının kapısının üzerindeki saati de ilave edebiliriz.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son büyük zanaatkarlarından İstanbul'da kule saatlerine imzasını atmış Mustafa Şem'i Pek ile tanışıyorum kule saatleri ile yazımı tamamlamaya çalışırken;Mustafa Şem'i 1870li yıllarda İstanbul'da doğmuş,Sultanahmet'te matematik hocası iken saat yapımına merak sarar ve İstanbul'a gelen Alman teknisyen ve mühendislerle görüşerek yaptığı saatleri göstererek geliştirir kendisini .Mustafa Şem'i meydan saatleri,kule saatleri ve bina cepheleri üzerine imal ettiği saatlerle ün kazanmıştır.Titiz bir usta olduğu,saat yapım aletlerinin mükemmel olmasına önem verdiği belirtiliyor.Mükemmelliyetçiliği onun bugün hala çalışır saatlerini görmemize adını anmamıza naçizane bendenize de nasip oldu.

 1910'l yıllarda Evkaf dairesince ayar saatleri olmayan cami ve muvakkithanelere ayarı doğru giden saatler yaptırılmak istenmiş Mustafa Şem'i,Evkaf Dairesi' ne başvurarak bu saatlerin imalatını yapmaya talip olur;lakin saatlerin Şem'i usta tarafından yapılabileceği şüphesine düşen Evkaf Dairesi,yerli ustalar için bir ilan verir ve sınava tabii tutulurlar.Sınav heyeti karşısında saatlerini çıkaran ustalardan Mustafa Şem'i başarılı bulunarak Avrupa'dan saat getirilmesine gerek olmadığına karar verilir.

İstanbul Üniversitesi ,Haydarpaşa garı ,Haydarpaşa Lisesi ,Denizcilik İşletmeleri cephe saatleri ve Bakırköy Akıl Hastahanesinin kule saatinin yanısıra çok sayıda okul ve işletmelrin cephe saatlerini de yapmıştır.

1926 yılında Edirne saat Kulesi'nin ,1929 yılında da İzmit Saray Bahçesi mevkiindeki saat kulesinin bozulan saatlerinin yerine yeni saatler yapmıştır.yabancı saatler karşısında "M.ŞEMİ " markasını, Çemberlitaş No 29 da ki atölyesinde yaratmıştır. Yetiştirdiği ustalardan, Ercüment Varol Kasımpaşa Deniz Hastahanesi üzerinde yer alan saati imal etmiştir

. Günümüzde de bu saatlerin tamir ve bakımı ile ilgilenen,kule saatlerini araştıran ve koruma altına alınmasını sağlayan değerli kişiler ise bir elin parmaklarını geçmiyor ne yazıkki.

Şehirlerin merkezlerinde süs olarak yerleştirilmeye başlanan imitasyon kule saatleri aslında tam da bugünü anlatıyor;anlatacak geleceğe...

Büyük bir merakla İstanbul'un ilk kule saatini görmek umudu ile Tophane'ye gittiğimde hüsrana uğradım.Nusretiye Saat kulesi Karaköy gümrük sahasının içinde kuytuda kalmış, kırık dökük ,sessizce bekliyor.Tek bir fotoğraf için Valilikten izin almam gerektiği söylendiğinde talihimize,tarihimize üzülerek bakakaldım. Belki görkemli değiller;gözümüze değmiyorlar,azlar ama sığ değiller,yüksekten izlerler bir an farkedilmek için... onları okuyabilen,dokunabilen için inanılmazdırlar zaman anlatıları ile ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder